TRABZON VE RİZE  MAÇLARI ÜZERİNE

  Esselamu aleyküm aziz dostlar!
   Ramazan-ı şerifimiz tüm alem-i islama mübarek olsun.
    Sözlerime öncelikle bir şairin şu çok güzel mısralarıyla başlamak istiyorum.
    Diyor ki şair;

" Sanma başka bir nefsi, kendi nefsine hamal,
   Kırbacın düşse attan, in de yere kendin al."

    Öncelikle herkes gücü yettiği kadar kendi işini kendisi halletmelidir.
    Satırlarımı bugün için Rizeli hemşehrim ve kardeşlerimin bazı serzenişleri üzerine yazma zarureti hissettim.
    Hiç kimsenin normal şartlarda asla ihtimal vermediği, hele son zamanlarda yükselme trendinde ciddi bir pig yakalayan Trabzonspor'un hem de kendi sahasında Bursaspor'a maç vermesi mümkün değilken, ya Bursa veya Rize'nin kaderinin belirleneceği bir maçın kaybedilmesi (buna başka bir sözcük te bulabilirsiniz!) haliyle Rizeli kardeşlerimizi ziyadesiyle üzmüştür.
   Ben spordan pek anlayan bir kişi değilim. İster istemez Milletvekilliğimden sonra başta kendi ilim ( aslen Rize'li olmakla beraber)(SAMSUN) takımı olmak üzere, bu vesileyle sporla da ilgilenir oldum.
   İyi bir milli takım hayranı ve başarılarının da duacısıyım.
    Hangi Türk takımı olursa olsun yabancı takımlarla maçı varsa bir milli takım ruhu içerisinde onun başarısı için de dua ederim.
   İstanbul takımlarından GALATASARAY, geçtiğimiz dönemlerde yurt dışında bizleri başarıyla temsil ettiği için kalbi bir muhabbet besledim.
    Beşiktaşın çalışkan hocası ve ekibiyle iki yıl üstüste şampiyon olması, başarıların tesadüflerle olmadığı gerçeğini ortaya koyan bir takdir sebebim  olmuştur.
   Ancak, TBMM-  Plan ve Bütçe Komisyonunda on yılı aşkın çalışmalarım esnasında GENÇLİK VE SPOR BAKANLARI'na hep söylediğim bir şey vardı;
    " Gençlik ve spor denince akla sadece spor gelmemeli, gençliğin devasa sorunları bu bakanlık nezdinde çözüme kavuşturulmalı.
    Spor da denince akla sadece futbol gelmemeli. Sporun tüm dalları üvey değil öz evlattır,  ilgilenilmeli.
    Futbol da denince akla sadece SÜPER LİG gelmemeli, amatöründen bütün liglere kadar her bir takıma ilgi, varsa destek ve saygı duyulmalı.
    Süper lig de denince akla sadece; İstanbul'daki ( ne demekse o ? ) ÜÇ BÜYÜKLER?!.., yani Fener, Galata ve Beşiktaş getirilmemeli.
    Bir bakan gelip komisyonda; üç büyükler kavramını kullanınca en ağır eleştiriyi- aynı partiden olmamıza rağmen- benden almıştır.
   Sporda büyüklük centilmenlik, ahlak, dürüstlük ve her maçta hak edilen gerçek başarıdır.
    Mesele çok karmaşık ve içine girildikçe de sahifeler dolusu yorum yapılabilecek bir önem arzetmektedir.
   Her il, çok tabii olarak bu futbol gerçeğinden hareketle hangi küme ve ligde olursa olsun, takımının başarılı olmasını, haksızlığa da maruz kalmamasını ister. Dahası haksızlık kime karşı yapılırsa yapılsın insan olmanın gereği ona karşı durmaktır.
   Geçtiğimiz dönemlerde bir çok takıma karşı hakem ve benzeri hatalar işlenmiş, ciddi mağduriyetler yaşanmıştır.
    Şike iddiasının en samimi savunucularından birisi de dün Bursa'ya yenilen (!) Trabzonspor'dur. Hala bu iddialarını sürdürdüğünü bildiğim, esasen bir Anadolu takımı olarak başarılarını takdir ettiğim ve yıllarca lig şampiyonu olmuş Trabzon ve bir kez de olsa şampiyonluk kupasını kaldırmış Bursaspor'un ömür boyu çıkmayacak bir kara lekeyi alınlarına sürmemeliydi.
 Az önce de ifade ettik, spor her şeyden önce dürüstlük ve centilmenliktir. Maalesef bu kavramlara ciddi bir gölge düşmüş, geçmiş senelerden gelen gerek Samsunspor ve gerekse Rizespor'un karşılaştığı buna benzer komşu tarifeleri hiç te spor ahlakına uygun düşmemiştir.
   Hiç bir takım, başkalarının idbarında ikbal aramamalı, elbette her takım kendi işini kendisi halletmelidir.
   Bu manada gerek Rizespor ve gerekse Samsunspor için yazılıp söylenebilecek çok şey var.
    Ancak tüm Rize'li dost ve kardeşlerimle Trabzonlu kardeşlerimin bu sonuçlar nedeniyle zerre kadar bir birine kırgınlık duymaması, bundan ( Allah vermesin) olmaması gereken husumetler üretmemesi gerekir.
    Spor, her  şeyden önce dostluk, kardeşlik, centilmenlik, sevgi, kaynaşma, tearuf (tanışma) ve bir hedefe beraber tatlı bir rekabetle koşma ve koşturmacadır.
    Hiç bir mazeret, başarının yerini tutmaz.  Herkes, bir kısım mazeret ve yanlışların arkasına sığınmadan doğru, güzel ve kendisine yakışanı yapmalıdır. Nitekim olan da bundan ibarettir(!)
   Asla dostluk ve kardeşliğe gölge düşürülmesin.
   Milli birlik ve beraberliğimizin en önemli çimentolarından olan iki kardeş şehri bir birine düşürmek için fırsat kollayanlar  olabilir. Malüm, " kurt dumanlı havayı sever." derler.
   Tüm sonuçlar ülkemize hayırlı olsun aziz dost ve kardeşlerim.
    Belki bu yazı ve muhtevası bizi ne ilgilendirir diye düşünenler olabilir. Merhum Abdurrahim KARAKOÇ bir mısraında derki;
   " Mektup yazdım Hasan'a,
   Ha Hasan'a ha sana!"

   Bilmem anlatabildim mi? Bu kardeşlik ayında,  ( NFK'nın tabiriyle); içerisinde, 200-gr. hava bulunan bir meşin yuvarlağın sevdası  bizi bir birimize asla düşürmemeli, kardeşlik hukukumuza ve dostluğa zara vermemelidir.
    Kardeşliğe ve dostluğa devam. Bütün takımlara şikesiz hak edilmiş nice başarılar diliyorum.

    MUSA UZUNKAYA