• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/FACEBOOK
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905324954370
  • https://www.twitter.com/Twitter
  • https://www.instagram.com/İnstagram

Hakkımızda

AMAÇ :

ŞANLIER,ZANDO,GÜRLÜ,OSMANOĞLU SOYADLARI İLE GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BİR AİLENİN,BİR SOYUN TARİHSEL SÜRECİ İLE GÜNÜMÜZ KUŞAKLARI VE GELECEĞİ KAYNAŞTIRMAK,AİLE VE AKRABA BAĞLARINI SIKI TUTMAK,BİRLİK BERABERLİK VE DAYANIŞMA RUHU İÇERİSİNDE AİLEMİZE VE MİLLETİMİZE KATKI SAĞLAMAKTIR.

 

Ailemiz;genel anlamıyla Kıpçak (Kuman) Türklerinin bir kolu olarak Anadolu’nun Türkleştirilmesi ve Müslümanlaştırılması evrelerinde Kafkaslar üzerinden Rize İkizdere havalesine 1461 li yıllardan sonra yerleşmiş bir boydur.Bu gün Gürdere diye anılan eski ismi Ethone olan köydeki varlıkları Tatoğullarıdır.1700 lü yılların ortalarına doğru Burada yaşadıkları bir tatsızlık üzerine üç kardeş ve yakın amca oğulları ( bu günkü Kırlar,Gencaliler,Limanoğulları(Numanoğulları),Keleşler) ile birlikte vadinin daha yukarılarına göç etmişlerdir.Bu göç sırasında hem üç kardeş ve hem diğer amca oğullarından farklı yerlere yerleşmeler sureti ile kopmalar olmuştur.Üç kardeşten biri bugün Diktaş diye anılan İksenite yerleşmiş ve yerleştiği alanın ismi olan ZANDO lakabını taşımıştır.Günümüzde ZANDO,ŞANLIER,GÜRLÜ,OSMANOĞLU,ŞENLER, ÖZGELDİ soyadlarıyla anılmaktadırlar.Kardeşlerden bir diğeri bugün Of yaylası olan ve eski adı Mesoraş denilen yeni adı Sarmaşık ve Göksel köyleri olan bölgeye yerleşmiş ve CORUH-Coruhlar diye anılmıştır.Üçüncüsü de Erzurum Pazaryolu Kılıççı ve Dikmetaş köyü civarlarında iskan tutmuşlar ve İNCİ’ler (bu günkü soyadları ocak ) diye anılmışlardır. Bu yerleşkelerde yine yakın amcaoğullarından beraber yerleşenler olduğu gibi civar köylerdede iskan tutanlar olmuşlardır..Akrabanın kalabalık unsurları  ( Kır-liman-Gencali) ,Rum göçmenlerinin yerleri olan ve Zando diye anılan toprakların yer aldığı  İkseniti tercih etmişlerdir.

   1700 lü yılların sonlarına doğru ve sonraki yıllarda bulundukları yerlerden sahil kesimlerine ( Of ve Rize dolayları),Erzurum –Bayburt civarlarına  çalışma ve geçinme maksatlı inip çıkmalar olmuş bu hareketler sonucunda sahil bantlarında yeni ikamet bölgeleri oluşturulmuştur.Böylece ailenin yazlık ve kışlık olmak üzere iki yerleşim yeri bu yıllarda oluşmuştur.Zando,Kırlar ve Keleşler Of Aşağı Kışlacık ( Hastikoz) da,Gencaliler Rize İyiderede ,Coruhlar Of’ ta bu yerleşimlerini sürdürmüşlerdir.Limanlar ve akrabanın bir kısmı 1940 li yıllarda Samsun(Taflan-Özören köyü-Gülgen pınarı köyü) –Bafra –Adapazarı-İzmit-Van-Almanya gibi yerlere göçerek buralarda ikamet  tutmuşlardır.

 

AİLENİN SOY AĞACI  YANLIZCA ÜYELER TARAFINDAN İZLENEBİLMEKTEDİR








Kıpçaklar

 

Kıpçakların Yayılma Alanı MS 1200
 
Kıpçaklı Kumanlı Türklerinin Rize Bölgesine Yerleşmeleri (1204)


Abhaz-Kartel Kralı IV.David 1098 yılında Kıpçaklar Hükümdarı Şara-Khan oğlu Atrak'ın kızı ile evlendi. Selçukluların zayıflamasını fırsat bilerek kaynatasının milletinden yararlanmak isteyen IV.David, Kıpçak milletinin hem komşuluk hem de yoksullukları yüzünden istifade edeceğini düşünerek, Atrak Han'a elçiler gönderip 1118 yılında 40.000 seçkin savaşçı ve 5.000 köle olmak üzere 45.000 kişiyi Tiflis, Arpaçay boyları ile İspir ve Bayburt dışındaki bütün Çoruh havzasına yerleştirdi.

1195'te Kafkasların kuzeyinden "Yeni-Kıpçaklar" gelince, onlara da Tamar dağında Eski Kıpçakların yurtlarından yerler verildi. İşte bu yüzden eski Başkumandan Kıpçaklı Kubasar'ın ailesi ve akrabası göçerek Rize bölgesine geldiler. Bugünkü Kumbasar ailesi, 1195 yılında Rize'ye yerleşen ve 1461'de Osmanlı'nın bölgeyi fethi ile Müslüman olan soylu Kubasar hanedanına mensuptur.


Abhaz-Gürcistan Kraliçesi Tamar, haçlı ordusuna yenilerek kendisine sığınan Komninoslu I.Alexis'e Kıpçaklı ordusu ile yardım ederek, onun Nisan 1204 yılında Trabzon İmparatorluğu adıyla yeni bir devlet kurmasının temin etti. Bu sırada Rize ve Trabzon bölgesine Kıpçaklı askerlerden bir çokları gelip yerleştiler.


Fetih Öncesi Durum


1214 yılında yenilerek Sinop şehri ve limanını Selçuklulara bırakan Trabzon İmparatorluğu, giderek ancak Giresun-Trabzon-Rize kesimini elinde tutabiliyordu. Ellerinde tuttukları yerlerde dahi, kırlık alan, kaleler dışında bulunan yerlerle yaylalarda Türkmen obaları ve Rize'de dahil olmak üzere bir çok yerde Çepniler yaşıyorlardı ve hakim durumda idiler.


1228 yılında Melik adlı bir serdar önderliğinde Bayburt üzerinden gelerek Maçka yoluyla Trabzon'a varan bir Selçuklu ordusu şehrin surları önüne kadar varmıştı. Surlara kapanan tekfur askerleri dışarı çıkmadıkları için geri dönmüşlerdir.


Bölgedeki kalabalık Çepniler Trabzon devletine vergi vermeyip, savaşta Selçuklu ordusuna asker vermekle yükümlü idiler. 1264 yılında Sinop üzerine sefer yapmak isteyen II.Andronikos'u kalabalık Çepniler engellemişlerdi.


Osmanlı fethine kadar Trabzon bölgesi; Karakoyunlu, Akkoyunlu ve Ordu'daki bayramlı Türkmenlerinin akın edip, haraç aldıkları bir yer olmuştur. Rize ve Trabzon'daki Kıpçaklı Türkmenler çoklukta olup, bu yüzden babası Basil ölünce 1340'ta Trabzon'da tahta geçen kızı Anna'ya Türkçe "Ana-Kutlu" deniliyordu.


1390 yılında Giresun'u alan Hacı Emiroğlu Süleyman, şehri Bayrameli'ye (Ordu'ya) bağlamıştı. Trabzon tekfurluğu 1453'te İstanbul'u alan Fatih'e haraç ödemeye başlamıştı.

 

Osmanlı'nın Bölgeyi Fethi (1461)


Fatih Sultan Mehmet,Komninoslu bir anadan doğan ve Komninoslulardan evli olan Akkoyunlu Padişahı uzun Hasan'a rağmen, 1461 yazında ordusuyla gelince tekfur aman dileyerek savaşsız teslim oldu.


Aynı 1461 yılında, doğuda Çoruh-Ağzı'na kadar ki yerler ve arada Rize'de savaşsız fethedilerek bütün buralar yeni kurulan Trabzon Sancağı'na bağlandı. Şehir ve kasabalara gönüllü ve sürgün olarak Çorum-Amasya-Tokat ve Samsun bölgelerinden Türkler getirilerek vergilerden muaf olarak 1464 yılına kadar yerleştirildi.


İkinci Fatih devri iskanı 1466'da Konya/Karaman-eli fethedildikten sonra şehir ve kasaba halkının çoğu İstanbul'a, azı Trabzon Sancağındaki şehir, kasaba ve köylere, Rumeli ile Trabzon ve Rize köylerine yerleştirildi. Bu yüzden her iki iskan sırasında gelen Müslüman Türkler, buralardaki Kıpçaklı ve yerli ahaliyi gönüllü Müslümanlığa kazanırken, Osmanlı vergi defterlerinde kimlerin hangi göçmenin irşadıyla Müslüman olduğuna işaret edilmiştir.


1486 yılından, yani Fatih'ten 25 yıl sonra tutulan ilk tapu Tahrir Defterinde şimdiki Rize bölgesi; Rize, Atina (Hemşin dahil Pazar) ve Lazluk (Ardeşen, Fındıklı (Viçe), Arhavi, Hopa) adlı üç kaza halinde Trabzon'a bağlı olduğu belirtiliyor.


Sultan II. Bayezid oğlu Şehzade Sultan Selim (Yavuz)'in 1511 yılına kadar ki 20 yıllık Trabzon Sancak Beyliği sırasında 1501-1507 yıllarında aşırı Şiilik ile Akkoyunlu Sunni Devletini yıkan Şah İsmail'in kırgın ve zulmetinden kaçan Akkoyunlu Türkmenleri, en yakın Osmanlı toprağı olan Trabzon Sancağına aileleriyle gelip sığındılar. Yavuz bunları Trabzon ve Rize bölgesine iskan ederek geçimlerini kolaylaştırmak için onlardan kurduğu ordu ile Kutay şehrini alarak Batı Gürcistan'ı kendine tabi kıldı.


Şehzade Sultan Selim çağında Trabzon ve Rize yöresine o kadar kalabalık Akkoyunlu Türkmeni gelip yerleşti ki, bugün KE sesini Ç ve GE'yi C biçiminde söyleyenlerin lehçesi, Tebriz ve Revan Türklerinin konuşmaları gibidir. Göze "Coz", Gemiye "Cemi", Katipe "Çatip" diyen bu lehçe, Erzurum merkez ve yakın köylerine Kanuni Sultan Süleyman'ın 1534-1545 yıllarında yerleştirdiği Tebriz'li Akkoyunluların lehçesiyle de aynıdır.


Rize-Trabzon bölgesine dördüncü iskan, Yavuz Sultan Selim'in Padişah olduktan sonra, Mısır-Kölemen Sultanlarına meylettiği anlaşılan Maraş-Elbistan'daki Dulkadiroğulları Türkmen Beyliği'ni 1515'te ortadan kaldırınca, oradan gönderdiği Maraşlı ve Dulkadirli oymakları ile olmuştur. Bu yüzden Dulkadirli uruğunun KÖROĞLU oymağı kolundan Rize'de Hemşinliler içinde birkaç ailesi Ankara'da yerleşmiş 18-20 kadar "Köroğlu" soyadını devam ettirenler vardır. Bunun gibi "Kürdoğuları" adlı Hemşinli aileler de, Şah İsmail zulmünden kaçıp, Sancakbeyi Şehzade Selim'e sığınanların torunlarıdır.


Fetihten sonra Osmanlı Defterdarlığının tutturduğu ilk beş Tapu Tahrir Defteri, bu konularda önemli bilgiler içermektedir. Bu defterlerden birinde Mapavri (Çayeli) ahalisinin "Müslüman", Atina (Pazar) ahalisinden bazı Hemşenli ve öteki yerlilerin "Kadim (eski) Müslüman", Lazluk kesiminde de 35 köydekilerden "Kadim (eski) Müslüman"lar, yani Osmanlı fethinden önce Müslüman olanlar vardır. (Çayeli'nden sadece "Müslüman" diye bahsetmesinin sebebi, fetihten önce küçük bir yerleşim yeri olan Çayeli'nde esas yerleşimin fetihten sonra gerçekleşmesi sebebiyle olsa gerek... A.R.Saklı)

Sarışın, mavi gözlü, çengel burunlu, açık tenli antropolojik özelliklere sahip bu Türk topluluğu, bölgenin bir Türk yurdu haline gelmesinde önemli bir rol üstlendiği gibi, yukarıda sınırları tarif edilen yerleşim sahalarının etnik yapısında baskın unsur olmuştur. Vazelon manastırı kayıtlarından anlaşıldığı kadarı ile, bölgedeki Hıristiyanların % 52.7 si Rum kökenli değildir. Bunların büyük bir kısmının Hıristiyan Kıpçak Türkleri olduğuna dair çeşitli kayıtlar vardır. Grek kayıtlarından Komnenosların doğusundaki Kıpçak unsuruyla akrabalık münasebeti kurduğu anlaşılmaktadır. Nitekim bu evlilikler sonucu doğan çocukların ikinci isimleri hep Türkçedir.




Kıpçaklar veya Kumanlar (Rusça: По́ловцы Polovtsı ya da Кума́ны Kuman, Çince: 钦察, Qīnchá), eski Türk halklarından biridir. Dilleri Kıpçakça olup üç kol halinde gelişim göstermiş ve daha sonra da Kıpçak dillerine kaynaklık etmiştir.

En azından 8. yüzyıldan beri bilinen, kıbçak/kıpçak adı dışında, aynı Türk topluluğu için, üçü yerli (Türkçe) ve dördü de yabancı olmak üzere toplam yedi ad tespit edilmiştir:

  1. Diğer Türk kavimlerinin kullandığı, İslamî tarih ve coğrafya edebiyatında görülen ve daha sonraları Moğol ve Çin kaynaklarında da rastlanan kıpçak;
  2. Genellikle Bizans yazarları tarafından kullanılan ve nadiren Rus, Şark ve Latin kaynaklarında da görülen kuman;
  3. Daha çok Macarların benimsediği ve birkaç Arapça coğrafya kitabında da bulunan kun adları, yerli sözler iken;
  4. 11. yüzyıldan beri Rus metinlerinde bulunan polovets;
  5. Bremenli Adam’ın 11. yüzyıla ait Latince eserinde zikrettiği palladi;
  6. 13. yüzyıl Orta Almanca ve Latince metinlerde görülen valwen;
  7. Urfalı Matthaios'un 12. yüzyıldan kalmış Ermenice kitabında zikrettiği xarteşk’n adları da, komşuluk temaslarından sonra yapılmış birebir kelime tercümeleridir. Hem Türkçede hem de diğer dillerde Kıpçak-Kuman sözcükleri sarışın anlamına gelmektedir.[1]

Kıpçaklarda da diğer bazı Türk boylarında olduğu gibi bir “sarışın”lık ve açık renk göz durumu söz konusudur.[2][3] Ayrıca görüşlerden bazıları etnonimin Rusça versiyonu olan polovets adının Slav dillerinde hep sarı değil, bazen mavi rengi(göz) de bildirdiğini belirtir.[4]

 

Askeri güç

Kıpçak askerleri genelde kargı kullanan Süvari birliklerinden oluşmuştur. Otorite sahibi askerler miğfere bağlı maskeler kullanırdı.[5]

[6] Süvari ve Piyade olan maskeli Kıpçak askerleri. (Temsili.)

Savaş yöneticisi olarak genelde Başbuğ'lar bulunurdu. Askerlerden farklı kıyafet giyerlerdi. Askeri olarak çok gelişen Kuman Devleti'nde Başbuğlar, ordu için çok büyük önem teşkil etmekteydiler.[7]

[6] Kıpçak Başbuğ'u.(Temsili)
[6] Kıpçak kadın askeri.(Temsili)

Daha önceki Türk devletleri gibi Hatun'lara önem vermişlerdir. Ordu da birçok kadın asker yer almıştır.[7]

Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.440034.5781
Euro35.959736.1038
Hava Durumu
Takvim
whatsap
 REKLAMLAR